Bayburt Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezinin düzenlemiş olduğu "Tarihime Yolculuk Ediyorum" tarih bilinci ve hareketlilik projesi 9-15 Şubat 2015 tarihleri arasında düzenlenmiştir. Proje kapsamında Ankara, Bilecik(Söğüt), Bursa, Çanakkale ve İstanbul illerinin tarihi ve kültürel mekanları gezilmiş ve öğrencilere rehber eşliğinde bilgi verilmiştir. Projenin amacı; maddi yetersizlik çeken 12-24 yaş arası 45 kız 45 erkek öğrenciye, belki de hayatlarında hiç gidemeyecekleri tarihi ve kültürel mekanları yerinde tanıtmak, onlarda tarihsel bilinç uyandırmak ve bir ilçeyle, bir ille sınırlı olan düşünce ufuklarını daha geniş alanlara yaymaktır. 

Bayburtlu gençlerimizle " Tarihime Yolculuk Ediyorum " Projesinde ilk durağımız Ankara oldu. Ankara’da Anıtkabir, Ankara Kalesi, Hamamönü ve Hacı Bayram Veli Türbesi ziyareti ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizleri karşılayan Bayburt Milletvekili Bünyamin ÖZBEK beyefendi ile gençlerimiz buluştu. Gençlerimizi Ankara'nın soğuk havasına karşı sıcak sohbeti ve ikramlarıyla ısıtan milletvekilimiz Bünyamin ÖZBEK beyefendi yapılan projenin kendisini çok mutlu ettiğini dile getirdi. Konuşmalarına: "Memleketimin beldesinden gelen siz değerli gençlerim elde etmiş olduğunuz bu imkanın kıymetini bilmenizde fayda var. Kitaplardan okuduğunuz, öğretmenlerinizden öğrendiğiniz tarihimizi, ecdadımızı, yaşanılan her anı yerinde görme, hissetme şansına sahipsiniz. Bu projeye vesile olan başta Bayburt Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Cengiz KARAKAŞOĞLU'na, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi Müdürü Şerif BAYRAM'a ve şu an burada bulunan Bayburt Gökçedere Ortaokulu Müdürü Turgut ŞAHİN hocamıza ve sizleri buraya güvenerek emanet eden ailelerinize hepinizin huzurunda teşekkür ederim." diye devam etti. Daha sonra gençlerimizin sorularına cevap veren Sayın ÖZBEK beyefendi sohbetin ardından gençlerimizi hediyeleri ile uğurladı.

Gezinin ikinci ayağı Bilecik (Söğüt) 'e giden gençlerimiz Osman Gazi ve Ertuğrul Gazi türbelerini ziyaret ederek ecdatları için birer fatiha okudular. Ziyaretleri sırasında kafilemize eşlik eden rehberlerimizin anlattıklarını büyük bir merakla dinleyen gençlerimiz Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş döneminden bilgi edindiler.

Bilecik gezisinin ardından Bursa'ya geçen kafilemiz Bursa Ulu Camii ziyaretini gerçekleştirirken Cami duvarlarındaki çok zengin Hat Sanatı örneklerini ve Tezhib sanatı ile süslenmiş ve ucuna Lale motifi işlenmiş Vav harfinin görsel zenginliğine şahitlik ettiler.  Gençlerimiz daha sonra adını bir zamanlar minarelerinde bulunan yeşil renk ağırlıklı süslemelerinden alan Yeşil Camii' yi ziyaret ettiler.  Camii, mimari özellikleri yanında çini süslemeleri ile de büyük bir öneme sahiptir. Özelikle iç mekânda eyvanlar, müezzin mahfilleri, hünkar mahfili, tabhaneler, şahnişinler ve mihrap çini süslemenin yoğun olarak kullanıldığı bölümlere sahiptir.  Bunlar arasında bütünüyle çini ile kaplanmış mihrap zengin süslemeleriyle gençlerimizin dikkatini çokça çekmiştir. Mihrap eyvanının doğu ve batı pencereleri üzerinde duvara asılmış birbirinin eşi olan daire biçiminde iki yazı levhası bulunur. Levhalarda “Amme suresi” yazılı olduğunu söyleyen rehberimiz biri yeşil, biri kırmızı olan bu yazılardan birinde Bursa’da 19. yüzyılda valilik yapmış Ahmet Vefik Paşa’nın adının geçtiğini belirtmiştir.

Çanakkale'ye soğuk hava şartlarıyla giriş yapan gezi ekibimizi karşılayan rehberimiz gençlerimizi Aynalı Çarşı'ya götürdü. Hediyelik eşya bakan gençlerimiz birbirinden değerli hediyeleri  ailelerine seçerken oldukça mutluydular. Alışverişin sonrasında Çanakkale 'de Çanakkale tarihi Gelibolu yarımadası, Kilitbahir Köyü ve Kalesi, Seyit Onbaşı Anıtı ve Mecidiye Tabyaları Şehitliği, Şahindere Şehitliği, Alçıtepe Köyü Bakı Terası, Kaymakam Yarbay Hasan Bey Şehitliği, Çanakkale Şehitler Abidesi, Seddülbahir Köyü, Yahya Çavuş Anıtı ve Şehitliği, Sargıyeri ve Hastane Şehitliği, Kabatepe Tanıtma Merkezi ve Müzesi, Anzak Koyu, Mehmetçiğe Saygı Anıtı, Kanlı Sırt Anıtı ve Kitabesi, 57 Alay Şehitliği, Mehmet Çavuş Anıtı, Conkbayırı ve Atatürk Anıtı ziyaretleri gerçekleştirildi. Rehberimizin eşliği ile geçen gezi 2015 yılından 1915-1916 yıllarına götürdü kafilemizi. Özellikle Çanakkale gezisinde daha çok etkilenen gençlerimiz İstanbul'a dönerken yanlarında bulunan defterlerine not alırken Bayburt'a döndüğümüzde Ecdada Mektup yarışmasına katılmayı istediklerini belirttiler.

12 Şubat gecesi İstanbul Üsküdar'a varan gezi ekibimiz Gençlik Spor Bakanlığının Burhan Felek Milli Takımlar Kamp Eğitim Merkezinde yorgunluklarını giderdiler. Ertesi gün sabah erkenden uyanan ekibimizi karşılayan Sultantepe Gençlik Merkezi Gençlik Liderlerimiz Kübra ve Tahir hocamız kafilemizi ilk olarak 1453 Panoroma Fetih Müzesine götürdü. Müzede üç boyutlu görsellerin yanı sıra ses efektleri ile donanımlı olması Fetih heyecanını bir kez daha yaşattı. Rehberimiz Müzenin tavanına dikkatlice bakmamızı isteyerek tavanda bulunan bulutlardan Fatih Sultan Mehmet Han'ın suretini oluşturduğu kısmı bulmamızı söyledi. Biraz zaman alan araştırmalarımız sonunda bulduğumuz Padişahımızın sureti oldukça güzel düzenlenmiş ve  hiç bir detayı kaçırılmamıştı. Fetih Müzesi'nin ardından Türkiye’nin ilk minyatür parkı olan Miniatürk'e geçildi. Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş eserlerin 1/25 ölçekli maketlerinin yer aldığı Miniatürk’te, 59 eser İstanbul’dan, 57 eser Anadolu’dan 12 eser ise bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı coğrafyasından olmak üzere 128 maket eser sergilenmektedir.  Ayasofya’dan Selimiye’ye, Rumeli Hisarı’ndan Galata Kulesi’ne, Safranbolu Evleri’nden Sümeli Manastırı’na, Kubbet-üs Sahra’dan Nemrut Dağı Kalıntıları’na dek pek çok kültür ve medeniyetin izlerinin bir araya geldiği parkta, bugün artık yerlerinde olmayan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Ecyad Kalesi gibi eserleri aynı anda görme imkanı elde eden gençlerimiz ellerinde ki barkodlu biletleri istedikleri eserin hemen önünde  bulunan cihaza okutarak eser hakkında bilgi aldılar. Gezinin ardından Miniatürk Restaurantta yemek molası veren kafilemiz kendi aralarında dinledikleri bilgileri aktarmanın keyfini de yaşadılar. Moladan hemen sonra İstanbul'un görkemli tarihsel yapılarından birisi olan Ayasofya’nın güneybatısında bulunan Yerebatan Sarnıcı'na geçildi. Kafilemize rehberlik eden Hande Hanımın aktardığı bilgiler içerisinde; Bizans devrinde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan ve imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın ve bölgedeki diğer sakinlerin su ihtiyacının karşılayan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’ un Osmanlılar tarafından 1453 yılında fethinden sonda,  bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiş. Durgun su yerine çeşme suyunu yani akan suyu tercih eden Osmanlılar’ın şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıkları anlaşılan Sarnıç Batılılar tarafından fark edilmemiş olup daha sonra İstanbul'a gelen bir gezgin tarafından Bizans kalıntılarını
araştırırken bu sarnıca ulaştığı bilgisi verildi.  Yerebatan Sarnıcı gezisi tamamlanınca kafilemiz Sultan Ahmet Camii'sine  geçti. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmış olan Camii'nin her köşesini ziyaret eden gençlerimiz namazlarını kılıp dualarını ettikten sonra bir sonraki durak olan Eyüp Sultan Camii'sine doğru yol aldılar. Eyüp Sultan Camii bahçesinde bizlere Gökçedere Ortaokulu Müdürü Turgut ŞAHİN: "Eyüp Sultan Cami kökleri Bizans dönemine kadar uzanan bir yerleşim yerine inşa edilmiştir. Rivayete göre burada sahabeden Eyüp el-Ensari’nin mezarı bulunmaktadır. Ancak tarihçiler bölgenin bizans döneminde de kutsal sayılan bir yer olduğunu belirtmektedirler. Osmanlı’nın İstanbul Fethi sırasında fethin fikir öncüsü Akşemsettin rüyasında Eyüp Sultan’ın mezarının burada olduğunu görür. Ertesi gün gerekli çalışmalara yapılır ve bölgede bir mezara rastlanır. Mezar eski dönemlerde de kutsal sayıldığı için gerekli saygı gösterilerek inşa edilmiştir. Buna bağlı olarak da dönemin ilk İstanbul camisi mezarın bulunduğu yerde inşa edilir." bilgisini verdi. Eyüp Sultan Camii ziyaretini tamamlayan ekibimiz günün sonunda konaklama yerine geçerek istirahate çekildi.

14 Şubat günü tekrar Boğaz Köprüsü'nü geçerek Ayasofya Müzesi ziyaretine yola çıkıldı. Yolda giderken Okul Müdürü Turgut ŞAHİN geziye donanımlı bir şekilde hazırlanmış olduğu için dosyasından Ayasofya Müze için hazırladığı notları çıkararak gençlerimize bilgiler sundu. Bilgilerinde: "Ayasofya eski çağlarda bile dünyanın sekizinci harikası olarak kabul edilen bir mimaridir. İstanbul‘un en turistik yapılarından olan müze bu gün de en önemli müzelerin başını çekmektedir. Yapıldığı 360 yılından beri onca badire atlatan yapı birçok kez yenilenmiş ve bugüne kadar gelmiştir. Şu an Müze olarak hizmet veren Ayasofya aslında bizim için Ayasofya Camii olarak adlandırılmaktadır. Tekrar ezan okunduğu, namaz kılındığı günlere geri dönmesini canı gönülden beklediğimizi de söylemek isterim." dedi. Ayasofya Müzesine gelen gençlerimiz müzenin her köşesini gezerek bilgi edinmeye devam etti. Ayasofya Müze'sinin ardından Topkapı Sarayı'na geçiş yapıldı. Yine burada bizlere bilgilerini aktaran Turgut Bey: "Ayasofya tarafındaki saltanat kapısından girilen ve birbirinden geçilen dört avlu çevresindeki mimari yapılardan oluşan Saray’ın etrafı bahçeler ve meydanlarla çevrilidir. Sarayın ilk avlusu olan ve halkın başvuru için girebildiği birinci avluda Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane gibi sarayın dış hizmet yapıları bulunurdu. Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekanların yer aldığı Divan Meydanı’dır. Tarih boyunca pek çok törene sahne olan bu avluda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun yani Kubbealtı binası ve yanında Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alır. Divan yapısının arkasında ise Sultanın  Adaletini temsil eden Adalet Kulesi vardır. Üçüncü Avlu, Enderun padişaha ait mekanların yanında, Sultan II. Murad döneminde kurulan Saray Okuluna ait koğuş ve yapıları da barındırır. Padişahın devlet adamlarını ve yabancı elçileri kabul ettiği Arz Odası, Fatih Köşkü,Enderun Hazinesi ve Has Oda padişaha ait mekanlar olarak önce çıkarken, Küçük Oda, Büyük Oda, Seferli, Kilerli, Hazineli, Has Oda isimleriyle anılan Enderun Saray okuluna ait koğuşlar, Babüssaade girişinden itibaren avlunun etrafına sıralanmıştır. Enderun Avlusu'ndan sonra, padişaha ait köşklerin ve asma bahçelerin bulunduğu dördüncü avluya geçilir. Has Oda'nın Mermer Sofa'ya açılan kapılarıyla da ulaşılan bu mekanda Osmanlı sanatının klasik köşk mimarisinin en seçkin örnekleri vardır. Has Oda'da bulunan Mukaddes Emanetler Dairesi, Yavuz Sultan Selim’in Halife olduğu dönemde Osmanlı Padişahlarına çeşitli tarihlerde gönderilen dinî eserlerden oluşmaktadır. Mukaddes emanetlerin en önemlileri arasında Hz. Muhammed’in hırkası, sakalı, Uhud Savaşı'nda kırılan dişinin saklandığı mahfaza, ayak izleri, mektupları, oku ve kılıcı yer almaktadır. Diğer peygamberlere ve ashabına ait emanetlerin arasında ise Hz. İbrahim'in tenceresi, Hz. Musa'nın asası, Hz.Davud'un kılıcı, Hz. Yusuf'un cübbesi, ashaba ait kılıçlar ile Hz. Fatma'ya ait gömlek, hırka, seccade ve sandık bulunmaktadır." bilgilerini Saray içinde gerekli bölümlere geldikçe verdi. Topkapı Sarayı'nı büyük merakla dolaşan gençlerimiz ziyaret sonunda hayli yorgun düştüler. Bize eşlik eden Gençlik Liderlerimiz meşhur Sultanahmet Köftecisi'ne geçip güzel bir mola vermeyi teklif edince gençlerimizle bu teklife hayır diyemedik. Güzel molanın ardından  Süleymaniye Camii'sine yola koyulduk. Yol boyunca eser hakkında bilgi veren Turgut Bey: " Mimar Sinan'ın kalfalık eserim diye nitelendirdiği, sadece Osmanlı mimarisinin değil, dünya mimarisinin de en seçkin eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii, imparatorluğun en simgesel yapısı ve peyzaj içindeki konumu ile de kentin en güzel siluetlerinden biridir." dedi. Süleymaniye Camii ziyaretimizden sonra da İstanbul'u bir de boğazdan seyredelim dedik ve tekne turuna çıktık. Gençlerimizin aldıkları simitleri martılara atıp, türküler eşliğinde halaylar çekip boğazın serin havasında bol eğlenceli anlar yaşadılar. Tekne turumuzda bizlere eşlik eden beş tane yunusun sevimli gösterileri bizlerin İstanbul'daki son gününe neşe kattı. Tekne turumuzun sonuna geldiğimiz de artık "Tarihime Yolculuk Ediyorum" projesinin bittiğini ve son durağımız İstanbul'dan memlekete yola çıkılacağının burukluğu ile otobüslerdeki yerimizi aldık. Yola çıktığımız ilk anda yorgunluktan hemen uyuya kalan gençlerimiz kendilerine geldiklerinde Okulu Müdürü Turgut ŞAHİN duygusal bir konuşma gerçekleştirdi. "Altı günlük gezi maceramızın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Şu an size tarifi zor duygular yaşadığımı söyleyebilirim. Hayallerimden birini gerçekleştirmenin mutluluğu içerisindeyim. Sizlerle bu eşsiz proje de birlikte yola çıkmamızda vesile olan herkesten Rabbim razı olsun. Özellikle Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi Müdürü Şerif BAYRAM Beyefendiye çok teşekkür ederim. Bizim için elinden gelen tüm imkanları kullandı sağ olsun.  Bunun yanı sıra sizlere birer abla birer abi olan Gençlik Liderleri Seda ve Şahiner kardeşlerime de çok teşekkür ederim. Onların hakkı da çok büyük üzerimizde. Aynı zamanda bizleri yolculukta güvenle götüren şoförlerimize de çok teşekkür ederim. Nasip olursa Gökçedere'de okulumuz da tekrar sizleri ağırlamak isteriz.  Gerçekten bu bir hafta içerisinde otobüsler evlerimiz biz de birbirimizin ailesi olduk. İnanılmaz duygular içerisindeyim. Söyleyecek sözlerim bu kadar. Hepinize çok teşekkür ederim." dedi. Gençlik Liderlerimiz de "Gençlerimizi ve bizi duygulandıran müdürümüze ve gezi de emeği geçen herkese bizlerde çok teşekkür ediyoruz. Artık Bayburt'ta bir ablanız bir abiniz var bunu sakın unutmayın. Sizleri ilk fırsatta ziyaret edeceğiz inşallah. " dediler. Otobüs şoförlerimizden Gökhan abimiz gençlerle çok güzel bir aile ortamı olduğunun onları asla unutamayacağını hayatında yaptığı geziler içerisinde en mutlu ve en güzel şekilde geçirdiğini söyleyerek ı da duygularını ifade etti.
15 Şubat Pazar günü gençlerimizi Gökçedere Belediyesi Saat Kulesi önünde ailelerine kavuşturduk. Özlemle ailelerine sarılan gençlerimiz daha evlerine geçmeden yolculuklarını anlatmaya başlayan gençlerimizle vedalaşıp beldeden ayrıldık.